Şebnem Coşkun – Anadolu Ajansı Foto muhabiri
Merhabalar, öncelikle fotoğrafa nasıl başladığınızı sorarak başlayalım. Bugüne kadar nasıl bir süreç gelişti?
Aslında herkesin çocukluğunda evinde olan Zenit makinalarla fotoğraf çekmeye başladım. Dedem Dünya’yı gezip görmeye çok meraklıydı ve çocukluğumdan itibaren de beni hep yönlendiren kişiydi. Dünya’yı görmemi ve gördüklerimi anlatmamı isterdi. Belki de gidemediği yüzlerce yeri ona anlatacak gösterecek birilerine ihtiyacı vardı. Ancak o zamanlar sadece bir çocukluk rüyasıydı. Daha sonrasında üniversite tercihim olan güzel sanatlar fakültesinin yetenek sınavlarına hazırlanırken fotoğraf okuma kararımı verdim. İyi ki de tercih etmişim! Şimdi Dünya’yı fotoğraf makinemle beraber keşfediyoruz. Fotoğraf makinemle Dünya’ya başka bir pencere açıyoruz ve görülmesi gereken her hikayeye aracı oluyoruz.
Peki bu süreç içerisinde Nikon’u bir yere konumlandırırsak, bu yer neresi olur?
Fotoğraf okumaya karar verdiğim zaman tanıştığım, kariyerim ve fotografik bakış açısı olarak beni bu noktaya getiren fotoğrafçı Diane Arbus’tu. Onu okuduğum, gördüğüm ve fotoğraflarıyla söylediği sözleri keşfettikten sonra artık fotoğraf alanında da hangi yolda ilerleyeceğimi daha iyi biliyordum. Bir foto muhabiri olarak fotoğraflarımla sesimizi daha yüksek çıkarabilecektik artık. Bu sebeple fotoğraf bölümünde okumaya başladığım sene aynı zamanda Anadolu Ajansı’nda staj yapmaya başladım ve 15 yıldır da aynı kurumda foto muhabiriyim. Ajansa başladığımda bana yep yeni Nikon fotoğraf makinesi ve objektifler vermişlerdi. O makine ile ilk Afrika görevim için Çad’a gönderildim. Meslekte genç ve yeni bir foto muhabiri olarak o bölgede çalışmak müthiş bir deneyimdi. Biz fotoğraf makinemle o bölgeden çok fazla hikaye aktardık. Benim için yeri bu anlamda çok özel.
© Şebnem Coşkun – NIKON Z 9 + NIKKOR Z 24-70mm f/2.8 S
En sevdiğiniz makine, lens ya da diğer yardımcı ekipmanlar nelerdir?
Analog makinaları saymazsak şu an kullandığım Nikon Z 9 ve tabiki de sabit odaklı objektifler. Aslında hemen hemen tüm objektifleri kullanma şansım oldu. Her biri kullanışlı diyebilirim.
© Şebnem Coşkun – NIKON Z 9 + NIKKOR Z 70-200mm f/2.8 VR S Z TC-2.0x
Sizi etkileyen fotoğrafçılar kimler?
Az önce de belirttiğim gibi mesleği seçmemdeki en büyük sebep olan Diane Arbus. Hala aynı düşünce, bakış açısı ve anlayış ile çalışıyorum. Ancak alanımı biraz daha doğa tarihi, plastik kirliliği, geri dönüşüm, iklim değişikliği, canlı yaşamı ve su altı fotoğrafı üzerine geliştirdim. Bu sebeple ikinci bir isim olarak size Paul Nicklen diyebilirim.
© Şebnem Coşkun – NIKON Z 7 + NIKKOR Z 70-200mm f/2.8 VR S Z TC-2.0x
Peki, esas konumuza gelelim: Antarktika. Bize bu yolculuğa çıkış serüveninizi en başından anlatabilir misiniz?
Antarktika hiçbir yolculuğa benzemeyen bir serüven. Geçtiğimiz yıl Türkiye’nin 6. Ulusal Antarktika Bilim Seferi’ne ve yine aynı sene Kuzey Kutbu’na düzenlenen 2. Ulusal Arktik Bilim Seferi’ne katılma fırsatı bulmuştum. Bu yıl da Cumhurbaşkanlığı himayelerinde, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı uhdesinde, TÜBİTAK MAM Kutup Araştırmaları Enstitüsü koordinasyonunda gerçekleştirilen 7. Ulusal Antarktika Bilim Seferi’nde Anadolu Ajansı Kıdemli Foto muhabiri olarak yer aldım. 2. kez kıtada olmak, dünyanın geleceğine ışık tutan Türk bilim insanları ile bir yolculuğa çıkmak ve tüm bu hikayeyi kayıt altına alarak dünyaya aktarmak benim için harika bir tecrübeydi. Onlarca haberi dünyaya ulaştırdık.
Antarktika, Dünya’ da bilime ve barışa adanmış bir kıta. Dünya’nın geleceği burada gizli. Aynı zamanda dünyanın en soğuk ve kurak kıtası. Bu sene katıldığım sefer benim için daha öncesinde bir kez daha tecrübe ettiğim bir süreç olduğundan ne gibi zorluklarla karşılaşacağımı tahmin ediyordum.
Ancak Antarktika Kıtası yine de her zaman sizi şaşırtabiliyor. Özellikle de hava şartları açısından. Ön hazırlık ve tüm adımlarınızı tek tek hesaplamanız bu noktada çok önemli. İletişiminiz de sefer boyunca neredeyse hiç olmuyor.
Bu sebeple haberleri Türkiye’ye ulaştırmak için yanımda bir uydu cihazı bulunduruyorum. Sefere çıkmadan önce kıtada yapılacak projeleri tek tek inceliyorum ve eğer bilmediğim alanlarda çalışmalar varsa bu konular hakkında mutlaka gitmeden önce bilgi topluyorum. Bu şu anlamda da benim için önemli oluyor: Eğer makro canlılar ile çalışacak bilim insanları varsa makro objektiflere ya da deniz memelisi gibi gözlem yapılacak çalışmalar varsa uzun odaklı telelere ihtiyaç duyuyorum ve malzeme listemi bu yönde oluşturuyorum.
Sefere çıktığımızda hemen hemen her malzememin yedeği oluyor. Çünkü kıtada sahip olamadığınız bir eksik parça sizin için belki de bir projeyi eksiksiz görüntüleyememenize sebep olabiliyor. Bu noktada sefer öncesi kapsamlı bir çalışma ve ihtiyaç listesi yapmak çok önemli. Kendinizi ve ekipmanlarınızı eksiksiz hazırladıktan sonra artık dünyada ki en muazzam görüntüleri yakalayacağınız ve doğanın eşsizliği karşısında kendinizi küçücük hissedeceğiniz yolculuğa başlayabilirsiniz.
2. kez bu yolculuğa çıktım ancak defalarca gitsem de bana her zaman rüya gibi geleceğinden eminim.
© Şebnem Coşkun – NIKON Z 9 + NIKKOR Z 24-70mm f/2.8 S
Vahşi yaşamı fotoğraflarken genellikle tele lens kullanmak durumunda kalıyoruz. Nitekim sizin fotoğraflarınızın önemli bir kısmı da super tele lenslerle çekilmiş. Fakat esas merak ettiğim şey geniş açılar, geniş açı lens takılıyken bir hayvanı çekebilmek için çok yakına girmek gibi bir deneyiminiz oldu mu? Olduysa aranızda nasıl bir iletişim söz konusuydu?
Vahşi yaşam fotoğrafları genellikle tele ve süper tele objektiflerle çekiliyor. Aslında geniş açı objektiflerle de fotoğraflar çektim ancak bu konunun iki ayrı noktası var. Örnek olarak gemi seyri sırasında uzakta bir balinayı çekmek için bir tele objektife ihtiyaç duyabiliyorsunuz.
Uzaklık, tele objektifler için bir seçilme noktası ancak en önemli diğer nokta canlılara yaklaşılmaması gerektiği. Kıtada bulunan canlı yaşamını ve ekosistemi etkilememek bu noktada çok önemli. Foto muhabirlerinin burada çalışırken etik değerlerini de gözetmeleri gerekiyor. Çalışmaları sürdürürken aynı zamanda canlı yaşamını korumak gerekiyor. Örneğin drone kullanıyorsanız belli bir mesafeden uçmanız gerekiyor, ya da bir foku, pengueni fotoğraflıyorsanız ne kadar yaklaşabiliyor olsanız da onlara yaklaşmamanız gerekiyor. Bunun sebebi canlıların size saldıracak olma ihtimali değil bizlerin herhangi bir şekilde onlara zarar verebilecek olmamız. Fazla yaklaşmanız bir canlının yada koloninin yok olmasına sebebiyet verebilir. İnsan faktörlü kirleticiler sebebiyle büyük zarar gördüklerini düşünürsek daha fazla zarar vermemek adına yaklaşmıyoruz.
Penguenler için en az 2 metre yaklaşma kuralı var. Tabi bazen bu kural aşılabiliyor, sebebi de onların fazla meraklı olmaları. Çekim yaptığım sırada peşimi bırakmayan bir penguen oldu. Fazlasıyla bana yaklaşınca hareket etmeden uzaklaşmasını bekledim. Ancak o kadar meraklıydı ki ben küçük hareketler ile onu ürkütmeden yanından uzaklaştım. Bir penguene kimse görmeden dokunabilirsiniz belki ancak sadece birine temas etmeniz belki de bir penguen kolonisinin ölmesine sebebiyet verebilir. Dolayısıyla bu hassasiyet ve etik kurallarımız çerçevesinde çalışmalarımızı yürüttük. Bu noktada bir foto muhabirinin etik kuralları göz ardı etmemesi gerekiyor.
© Şebnem Coşkun – NIKON Z 9 + NIKKOR Z 400mm f/2.8 TC VR S
Buna kıyasla super tele lens ile çekim yapmak nasıl bir deneyim sizce?
Süper tele lens ile çekim yapmak sürekli seyir halinde olduğunuz bir gemide bazı zamanlarda zorlayıcı olabiliyor. Özellikle fırtına olduğu zamanlarda gemi güvertesinde 400mm objektif ile çekim yapmak benim için neredeyse imkansız oldu. Bu gibi durumlar için hazırlıklı olduğumdan daha hafif ve rahat hareket kabiliyeti sağlayan 70-200mm objektifime 2x telekonverter takarak görüntüleme yaptım. Ancak süper tele lens ile çekmiş olduğum canlı yaşamı ve buz dağlarının fotoğraflarından çok keyif aldığımı söyleyebilirim.
© Şebnem Coşkun – NIKON Z 9 + NIKKOR Z 70-200mm f/2.8 VR S Z TC-2.0x
Antarktika gibi ekstrem soğuk bir ortamda fotoğraf makinenizle ilgili herhangi bir sıkıntı yaşadınız mı? Bu çerçevede kişisel olarak yaşadığınız zorluklar nelerdi?
Bu sene ilk defa Nikon Z 9 ile bir kutup seferinde bulundum. Daha önce bataryalar soğukta hızlıca tükeniyordu. Ancak yedek bataryalarımı kutup bölgelerinde çalışırken soğuktan korunmak için bize özel üretilen kıyafetlerimizin iç ceplerinde taşıyarak daha uzun süre dayanmalarını sağladım. Yedek makine olarak yanımda Z 7 vardı. İki fotoğraf makinesi ile de çalışırken donma gibi bir sorun ile karşılamadım.
Türkiye’nin geçici bilim kampının bulunduğu ve bilimsel çalışmalarını yaptığı Horseshoe Adası 67.2 km lik bir alana sahip. Adanın dört bir tarafında gerçekleşen çalışmaları kayıt altına aldım. Bu sebeple de bolca buz kaplı alanlarda zaman zaman yürüyerek, tırmanarak çalışmalara katıldım. Bu süreçlerde üzerimde 2 kamera, günlük çekim yapacağım konuya bağlı olarak objektifler, tripod ve mikrofon bazen de bir de drone gibi ekipmanları taşıyordum. Bu noktada Nikon ekipmanımın hafifliği bana kolaylık sağladı. Daha önce alanı tecrübe etmemden dolayı arazi çalışmasında nasıl hareket etmem gerektiğini biliyordum ancak bazı zamanlarda fırtına öylesine zorlayıcı oluyordu ki 50 kilo ağırlığında olan ben ekipmanlarım ile yürümekte zorlanıyordum.
Kıtada iken en çok duyduğunuz cümle ‘son sözü her zaman Antarktika’nın havası’ söyler. Çünkü hava şartları bir anda değişebiliyor ve bir anda fırtınanın ortasında kalabiliyorsunuz. Bu gibi durumları çokça yaşamama rağmen ekipmanlar konusunda bir aksaklık yaşamadım
© Şebnem Coşkun – NIKON Z 9 + NIKKOR Z 400mm f/2.8 TC VR S
Çekim sırasında kadrajı belirlemenizde en büyük etkenler nelerdir? Sizin gözünüzü hangi unsur yakalıyor?
Foto muhabirlerinin Dünya’ daki sorunlara dikkat çekme sorumluluğuyla hareket ettiğine inanıyorum.
Farkındalık yaratmaya çalıştığımız onlarca konudan biri olan iklim değişikliği ve küresel ısınma konuları. Antarktika’dan denize kavuşan her damla su iklim değişikliğine sebep oluyor. Kutup canlılarının yaşamını Dünya’ nın neresinde olursak olalım etkiliyoruz. Bu etkiyi azaltmak ve iklim değişikliği konusunda daha hassas olmak bizim elimizde. Bende bu noktada iki kutup noktasında yaptığım çalışmalarda buza bağlı yaşamlar üzerine çalışmalar yapıyorum.
Onlar için buzullar ve deniz buzları önemli çünkü deniz buzları dünyamızın iklimini dengeleyen, iklim sisteminin oluşmasını sağlayan yapılardır. Okyanusların içerisinde bin yıllık akıntı sistemindeki bir damla su, buradan bütün dünyayı dolaşıp bin yıl sonra buraya geri dönüyor. Deniz buzlarının iklim etkisinin yanında ekosisteminde önemli bir parçası ve canlılar için yaşam alanı. Bu alanlar, bu bölgede yaşayan, penguen, fok ve diğer canlılar için üreme, avlanma ve yaşamlarını sürdürebilmeleri için çok önemli. Deniz buzlarını kaybediyor olmak, canlılığı da kaybediyor olmak demek.
© Şebnem Coşkun – NIKON Z 7 + NIKKOR Z 70-200 mm f/2.8 S
Türk bilim insanları da her yıl bu küresel iklim değişikliğinin izlenmesi, Dünya’ nın ısı dengesini sağlayan ve her yıl azalan buzulların takibini yaparak dünyanın bilinmeyen geleceğine ışık tutuyorlar.
Dünyalar Atlası Beyaz Kıta ‘Antarktika’, Dünya’ daki her birey için ‘gelecek’ anlamına geliyor. Bu konuların hepsinin bilinciyle kıtada baktığım her yerde bu hassasiyetler ile kadrajlarımı oluşturuyorum. Hikayeyi ne kadar iyi tanır ve görürsem Dünya’ ya o kadar doğru aktarabilirim.
Bende geleceğin bir parçasıyım, her geri geldiğimde hayranlıkla izlediğim coğrafyada Türk bilim insanlarının yapmış olduğu çalışmaları Dünya’ya anlatabilmek için her yıl “beyaz kıtada”ki evimizin kapılarını aralayarak bilimin ışığını, kameramın ışığı ile birleştirerek Dünya’ ya yansıtıyoruz.
Benim burada ki görevim foto muhabiri olmaya karar verdiğim anda üzerime aldığım sorumluluk ile aynı. Gözümün gördüğü kadraj eğer Dünya’ yı daha iyi bir yer haline getirecek ise fotoğraf makinem ve ben o kadrajın peşini asla bırakmayacağız.
© Şebnem Coşkun – NIKON Z 9 + NIKKOR Z 70-200 mm f/2.8 S
Gemiyle seyahat deneyimi nasıldı. Nem, tuz, rüzgar gibi etmenler sizi ve makineyi nasıl etkiledi?
Gemi seferleri artık benim için zorlayıcı olmuyor. Zannediyorum ki uzun süre gemide yaşamaya alıştım. Evim gibi artık. Öyle ki artık seferi düzenleyen ekip de bir foto muhabirinin varlığına çok alıştı. Sıcaklık farkından dolayı ekipmanlarımda herhangi bir sorun yaşamamak adına gemideki yaşam alanı ve güverte arasında bir noktada makinaları muhafaza edebileceğim bir alanım bulunuyordu. Bu alanı benim gibi gemide kamerasıyla çekim yapacak arkadaşlarımız için seferi düzenleyen ekip yapmış. Genellikle bu alanda ekipmanlarımı bulundurdum; bu da ekipmanlarımın değişken sıcaklığa sürekli maruz kalmasını engelledi. Nem, tuz, rüzgar gibi etmenler tabi ki de ekipmanlar için iyi değil. Horseshoe Adası’nda yaklaşık 12 gün kadar çalışma yaptık ve bu süreçte her gün botlarla gemiden karaya intikal ettik. Çoğu zaman botla giderken dalgalı denizde çekim yaptığım sırada ne kadar korumaya çalışsam da bolca deniz tuzuna maruz kaldım. Nemlenen makine aynı zamanda da oldukça soğuk bir havada kurumak zorunda kaldı. Ancak kıtada bu gibi sebeplerden doğan bir sorun yaşamadım. Ekipmanlarımın hepsi bu gibi zorlu şartlarda beni yarı yolda bırakmadı. Halen daha sorunsuz şekilde kullanıyorum.
Bugüne kadar hangi Nikon gövdeleri deneyimlediniz?
Nikon D4, Z9 ve Z7 gövdelerini deneyimleme şansım oldu.
© Şebnem Coşkun – NIKON Z 9 + NIKKOR Z 24-70mm f/2.8 S
Son olarak, şimdi sırada neresi var?
Kutup seferlerinde bir foto muhabiri olarak bulunmak benim için büyük bir tecrübeydi. Aynı zamanda bana geleceğe karşı olan sorumluluğumu tekrar tekar hatırlattı. Her ne kadar zorlu şartlarda çalışsam da hayatımın en unutulmaz deneyimlerinden biri olacak. Benim için eve dönmek gibi. Gece zifiri karanlığında güvertede çekim yaparken uzaktan sadece sesini dinleyebildiğim bir balinaya olan hayranlığım ile yüzlerce metre öteden bir kum tanesi gibi gördüğüm anne kutup ayısı ve yavrularını tele objektifimden bakarken farkettiğim andaki heyecanım arasında duruyorum.
Canlı yaşamına ve doğa tarihine karşı inanılmaz bir hayranlık ve saygı duyuyorum. Bu bana olduğum yeri daha iyi hatırlatıyor. Dünya’ da çalışmak istediğim tabi ki çok yer ve proje var. Anlatacak hikayelerim olduğu sürece projelerimi yapacağım yeni yerim kapımın önü de olabilir. Yeter ki taşıdığım hikayelerin sorumluluklarını yerine getirebileyim. Ancak gönlümden geçen tabiki de tekrar kutup bölgelerinde gerçekleşen Türk bilim seferlerine katılabilmek ve yapılan çalışmaları tekrar Dünya’ya duyurmak.
© Şebnem Coşkun – NIKON Z 7 + NIKKOR Z 70-200 mm f/2.8 S
Şebnem Coşkun Hakkında…
Şebnem Coşkun, İstanbul, Türkiye’de yaşayan bir foto muhabiri, sualtı görüntü yönetmeni ve dalgıçtır. Çalışmalarında toplumsal belgesel, doğa tarihi, plastik kirliliği, geri dönüşüm ve iklim değişikliği konularına odaklanarak insanları bilinçlendirmek için sorumluluk bilinciyle hareket ediyor.
Lisans ve yüksek lisans eğitimini Marmara Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü’nde tamamladı. Çad, Nijer, Malezya, Tayland, Rusya, İspanya, Yunanistan, Belçika, Maldivler, Antarktika, Arktik Okyanusu, Norveç ve daha birçok ülkeyi ziyaret etme şansı buldu. Gittiği ülkelerde iklim değişikliği, sualtı dünyası, doğa ve sosyal belgesel üzerine projeler geliştirdi.
Şebnem, 15 yıldır günlük işlerinin yanında AA için birçok proje üretiyor. Ayrıca çalışmaları BBC, The Guardian, Times, Geo Magazine, Independent, Atlantic ve De Volkskrant vb. Uluslararası medyada yayınlandı.
Foto muhabirlerinin dünyadaki sorunlara dikkat çekme sorumluluğuyla hareket ettiğine inanıyor. 22′-23′ de Türkiye’nin Kuzey ve Güney kutuplarına düzenlediği Polar Science seferlerine katılarak iklim değişikliği, buzullar, deniz buzu gözlemleri ve kutup canlılarının doğal yaşam alanları ile ilgili proje çalışmaları gerçekleştirdi.