Erdem Aydın
MÜZİK DİNLEMEK
Lise yıllarımın sonuna kadar müzik derslerinde hiç başarılı olamamış olmama rağmen müziğe olan ilgimi hiç kaybetmemiş, uzun bir süre özel bir kursta müzik eğitimi bile almıştım. Devam eden solfej eğitimlerim süresince müziğe yeteneğim olmadığını anlamış olsam da bunu kabullenmek hep zor gelmişti. Sonrasında içinde müzik olan başka hobiler bulma çabam da hep hüsranla bitti. Ara ara nükseden müzik sevdam ya kıyafet dolabının bir köşesindeki davul bagetleri ya da çekmecede boynu bükük kalan bir mızıka ile sonlandı. Neyse ki iyi bir müzik dinleyicisiyim ve günümün her anında müziğin enerjisinden ve ruhundan bir şekilde faydalanmaya devam ediyorum.
Müziği, müzik kulağı ve yeteneği olanlara bırakıp başka bir ilgi alanım olan fotoğrafa yönelince işler hep olması gerektiği gibi, sağlam adımlarla ve kalıcı bir şekilde ilerledi. Gözlerimin kulaklarımdan daha becerikli olduğunu anlamak dünya için önemsiz fakat benim için önemli bir keşif olmuştu. Ayrıca nihayet kendimi ifade edebileceğimi düşündüğüm bir araç bulabilmiştim. Düşünülenin aksine fotoğrafı öğrenme süreci de en az müzik öğrenme süreci kadar kanlı geçer. Fakat yaparken mutlu olduğunuz her şeyde olduğu gibi başarıyla sonuçlanmaması için hiçbir sebep yoktur. Hele ki sonunda sevdiğiniz iki şey bir araya gelirse: Fotoğraf ve Müzik.
Konser fotoğrafçılığı bir çok açıdan herkesin heveslendiği fakat içine girdiğinde ise zorlu şartlarına dayanamadığı, fotoğrafın belki de çalışması en zor alanlarından biri. Gerek işin devamlılığı gerekse çalışma ortamı bakımından her zorluğun üstesinden tek başına gelmeniz gereken ve çoğu zaman tekrarı olmayacak anların gerçekleştiği sorumluluğu yüksek bir çalışma süreci. Uykusuzluk ve yatağa yattığınızda kulaklarınızda saatlerce hissettiğiniz zonklamadan bahsetmiyorum bile… Konser başladığı andan itibaren çok hızlı düşünmek ve çalışmak zorunda olduğunuz, yüksek efor harcamanızı gerektiren bir durumun içinde bulursunuz kendinizi. Çoğu zaman her şey sizin dışınızda gerçekleşir! Müzisyene hakim olamazsınız, ışığı kontrol edemezsiniz, ücret ödeyerek konsere gelen izleyicileri rahatsız edemezsiniz… Yaklaşık 2 saatin sonunda ise şu soruyla karşılaşırsınız: “Güzel fotoğraflar çıktı mı?”
Tecrübeniz ve ekipmanlarınıza hakimiyetiniz, karşılaşabileceğiniz sorunların üstesinden gelebilmenizin önemli ayaklarından sadece bir kısmı. Ancak her konser beklenildiği gibi (müzik kalitesi, ışık tasarımı, izleyici sayısı, solistin ruh durumu) başarılı geçmeyebilir. Yine de konser sonunda sizden her zaman sahneyi ve ambiyansı en güzel anlatan fotoğraflar beklenir. Çünkü bu fotoğraflar konser sonrasında gerek müzisyenin/grubun sosyal medya hesaplarında gerekse ulusal medyada yayınlanacaktır. Bu yüzden yaşanılan aksaklıkları sahnede bırakan, göreni o konsere gitmediğine pişman bırakacak, hatta bir sonraki konserin tarihini araştırtacak fotoğrafları üretmeniz gerekir. Yani aynı zamanda reklam fotoğrafçılığı pratikleriyle çalışmanız ve dolayısıyla yaratıcı olmanız gerekir. Sahnede karşılaşabileceğiniz zorlukları üstesinden gelebilmenin başka bir ayağı da budur: Yaratıcı olmak!
Bir konser fotoğrafçısı çekim sırasında her türlü şartı zorlamak durumundadır. Yaratıcı olmanın ilk adımlarından biri de budur. Sahneyi sadece birkaç açıdan çekmek, sahneyi sadece izleyicinin görüş açısından çekmek, sahnenin tamamını değil de sadece solisti takip etmek veya sahne ruhunu göstermek yerine sadece solistin portrelerine yoğunlaşan fotoğraflar üretmek günün sonunda sıradanlıktan kurtulamayacaklardır.
Konserin sadece sahnede gerçekleştiğini, izleyiciden, orkestradan, sahne arkasından bağımsız olduğunu düşünmek konser fotoğrafında mümkün değildir.
Fark yaratan fotoğraflar üretmek için konser boyunca sürekli denemek, yer değiştirmek, mümkünse müzisyenlerle iletişime geçmek, sahne ışığını iyi okumak ve ışığın ritimle birlikte değişen anlarını fark etmek, hareketli bir sahne ise kritik anları kaçırmamak; durağan bir sahnede ise çekim açılarını elden geldiğince zenginleştirmek etkili fotoğraflara ulaşma konusunda oldukça yardımcı olacaktır.Bir konser fotoğrafçısı olarak zaman zaman fotografik yeteneklerimin veya yaratıcılığımın yetmediği durumlarla yüz yüze geldiğim oluyor. Mesela ne yapsam istediğim etkiyi yaratmayan bir ışık tasarımıyla karşı karşıya kalabiliyorum. Bu konuda sahnenin ışık tasarımını yapan veya yöneten kişi ile iletişime geçme imkanım varsa şansımı mutlaka denerim. Bütün tasarımı değiştirmek mümkün olmasa da istediğim birkaç ufak şeyi kabul ettirebilmeliyim.Fotoğrafın çok iyi olacağını düşündüğüm bir açıya erişimim yoksa geçiş izni alabilmek için mutlaka görevli personelle -ki bu genelde güvenlik görevlileri oluyor- konser öncesinde veya konser sırasında iletişime geçerim.
Herkesin işini en iyi şekilde yapabilmek için konsantre olduğu bir anda beklenmedik taleplerimin yerine getirilebilmesi için elimde olan tek gücüm ise işimin başka bir ayağı: Doğru iletişim kurabilmek!
Bir konser hazırlığı günler öncesinden başlar. Orkestra/grup konserden önce mutlaka birkaç prova yapar. Sahne ve ışık tasarımı günler öncesinden planlanır. Müzisyenlerin sahnedeki dağılımına göre ışıklar sahneye yerleştirilir. İzleyicilerin alandaki yerleri belirlenir ve buna göre güvenlik önlemleri alınır. Tüm bu hazırlıklardan sonra benim, konser saati ortaya çıkıp, bu düzeni bozacak bir istekte bulunmam uzun bir danışma sürecini de beraberinde getirir ki çoğu zaman dikkate bile alınmadan reddedilir. Bu yüzden konser alanına erkenden gitmek ve ekibe kendimi tanıtmak her zaman işlerimi kolaylaştırmıştır. Konser öncesinde ekibin beni tanıması, onlarla ufak diyaloglar kurmam konser sırasında karşılaşabileceğim zorlukların üstesinden gelmeme bir çok defa yardımcı olmuştur.Yazımın başından beri hep zorluklardan bahsedip durdum. Sanki fotoğraf çekmiyoruz da bir maden emekçisi gibi kömür taşıyoruz! Hiçbir zaman fotoğrafın haddinden fazla yüceltilmesinin ve bir ayrıcalık nedeni olmasının altında yatan sebebi anlayamamışımdır.
Şimdi sıkı durun! Size çalışırken işimi en çok kolaylaştıran, olmazsa olmazım olan püf noktamı açıklıyorum: Eğlenmek! Fotoğrafın her spesifik alanının kendine ait çalışma dinamikleri vardır. Bunlara hakim olana kadar karşılaşılacak her güçlük fotoğrafçının hanesine önemli bir tecrübe olarak yazılacaktır. Önemli olansa bence yapılan işin keyfini çıkarmaktır. Çalışırken mutlu olmak, hangi işi yaparsanız yapın, karşılaşacağınız sorunların en önemli panzehridir. Konser fotoğrafçılığı bana çalışırken -sesim çok kötü de olsa- şarkı söyleyebileceğim, dışında da olsam sahnenin bir parçası olabileceğim değerli bir alan yarattı. Bu sayede bilet alıp gitmeyi isteyebileceğim bir çok konser için ödeme almışlığım bile oldu.
Gördüğünüz gibi fotoğrafın her alanında olduğu gibi konser fotoğrafçılığında da konu sadece fotoğraf çekmek değildir. Hiç de olmadı zaten! İyi bir fotoğrafçı olmadan önce çevresinin ve kendi dinamiklerinin farkında olan bir insan olmak gerekir. Aklının bir köşesinde bu işe girişmek olan okuyucular için “İşe, onu sevip sevmediğinize karar vererek başlamalısınız!” diyebilirim. Doğru kararı verdiğinize eminseniz, bir sonraki sayıda konser fotoğrafında uygun ekipman kullanımı ile ilgili makale ile devam edebiliriz.
Bu yazı daha önce Photoline Dergisi‘nde yayınlanmıştır.