Alper Tüydeş
“Bursa’nın Karacabey ilçesinde yaşayan, doğayı ve yaşadığı şehri çok seven birisiyim. Geçmişte doğayı hor kullanan ve yapmaması gereken şeyleri yapmış birisi olduğum için artık doğada sadece fotoğraf çekmiyorum; sorunlara dikkat çekip, bu sorunların üstüne gidip insanlara da bunları anlatmaya çalışıyorum. Doğa koruma projelerinde yer alıyorum. Bu zamana dek binlerce çocuğa doğa konusunda eğitim verdim. Ve buna devam ediyorum. Yani doğa için hayvanlar, bitkiler ve hatta bozkırdaki kayalıklar için mücadele eden bir kuş fotoğrafçısıyım.”
Fotoğrafçılık serüveniniz nasıl başladı? Yaban hayatı fotoğrafçılığına sizi yönelten şey neydi?
Avcı bir aileden geldiğim ve av hikâyeleri ile büyüdüğüm için doğa bana uzak değildi. Babam ile birlikte, çocukluğum belgeseller izleyerek geçti. Çizgi filmlerde de favorilerim hep hayvan karakterler olanlardı hatta. Yani ilgim, çocukluktan geliyor ama yaşadığım çevre etkisiyle bir dönem ben de avcılık yaptım. Lakin çok şükür diyorum, bundan kısa sürede döndüm. Tüm bunlara birer sebep, bir bakıma da fotoğraf oldu aslında. 2000 yılında dedem karne hediyesi olarak bana bilgisayar alırken yanında bir de kamera almıştı. Bunu bilgisayara takınca web-cam oluyor çıkarınca fotoğraf makinesi. Merakım hiç yoktu ama güzel sanatlara meyilliydim, çizimim iyiydi yani. İşte sonra, bu fotoğrafla birleşti. Daha sonra fotoğrafçılık, bana doğada daha önce fark edemediğim güzellikleri, incelikleri ve detayları göstermeye başladı. Sonra o detaylar beni hem âşık etti hem de korunması gereken yanlarını tüm çıplaklığıyla gösterdi. İşte hem doğa fotoğrafçısı oldum hem de avcılıktan kurtuldum ve de doğa için bir şeyler yapmak isteyen bir savunucusu.
© Alper Tüydeş – NIKON D7100 + AF-S NIKKOR 300mm F2.8 ED VR II
Dünyada yaban hayatı fotoğrafçılığını nasıl görüyorsunuz? Size göre Türkiye’nin bu konuda Dünya’daki konumu nedir?
Bu aslında kişiden kişiye değişebilecek bir cevap. Kimisi var türü vesikalık gibi çekmeyi, yaban hayatı fotoğrafı olarak görüyor. Kimisi var geniş açıda bir kompozisyona oturtarak yaşadığı çevreyi de dahil etmeyi amaçlıyor. Ben ikincisine daha yakınım. Her ne kadar insanların ilgisini çekmek için yakın fotoğraflar etkili olsa da, kompozisyon oluşturan fotoğraflar daha büyüleyici gelir bana. Bu anlamda Kuzey ülkelerde yaşayanlar çok şanslı. Bu anlattığıma uygun çok güzel ve el değmemiş yaban hayatına sahipler. Avcılığı aza indirmişler ve Yaban Hayatı Turizmi’nden güzel gelir elde ediyorlar. Bu yüzden Kuzeylileri kıskanıyorum ben. Türkiye’de Yaban Hayatı Fotoğrafçılığı konusunda güzel isimler var elbette ama bence daha yeni başlıyoruz ve sanki biraz daha yolumuz var. Yani, yaban hayatta fotoğraf çekenimiz çok ama o niteliği ve tam karşılığını vermek bakımından bence daha yeni yükseliyoruz gibime geliyor. Dünyadan örnekleri görünce…
© Alper Tüydeş – NIKON D500 + AF-S NIKKOR 300mm F2.8 ED VR II
Dış mekân çekimleri yaptığınızı göz önünde bulundurursak hava durumu, yer şekilleri gibi dış etkilerin yanı sıra korku veya stres gibi iç faktörler elbette fotoğraflarınızı etkiliyordur. Bunları göz önünde bulundurduğunuzda çekim yaparken dikkat ettiğiniz temel unsurlar nelerdir?
Elbette, dediklerinizi yaşıyoruz. Yani kamuflaj içinde yatarken bir yılanın güzergahında olmaktan çekinirim. Aynı şekilde Doğu’da akrep ve kenelere karşı tedirginlik yaşarım her gittiğimde. O yüzden kamuflaja girip bekleyecekseniz, bu yerin güvenli olabilecek ve riskleri en aza indirecek bir yer olması lazım. Bunun yanında size doğrudan zarar vermek isteyen bir yaban türü çıkmaz ama şu var: gidilen bölgede havaya bağlı ulaşımda aksamalar. Ben özellikle çamur ve kumda arabamla mahsur kalmalarımla nam salmış birisiyim. 6-7 saat araç için kurtarılmayı beklediğim oldu battığım yerde. Konumuz yaban hayatı olduğu için insanın az gittiği alanları tercih ediyoruz. Buraları, riskli durumlarda dezavantaj oluşturduğu için risk almamak en güzeli. Uzak ve riskli yerlerde yalnız olmamak, bekleme alanını belirlerken risklere göre de değerlendirmek lazım. Bunun dışında yavrusu olan memeli türlerine yaklaşılmaması gerektiğini de ayrıca belirteyim.
© Alper Tüydeş – NIKON D500 + AF-S NIKKOR 300mm F2.8 ED VR II
Sahadayken hangi Nikon makineleri kullanıyorsunuz? Bunları tercih etme sebep/sebepleriniz nelerdir?
Eskiden D7000 ve D7100 kullanıyordum ama şu an aktif olarak Nikon D750 ve Nikon D500 kullanıyorum. Bunun yanında 300 mm f2.8 VR Nikon lensim var. Kullanım şekli daha pratik ve çektiğim fotoğraflardaki renkleri daha doğal ve gerçekçi geliyor. O yüzden seviyorum. Aldığım teknik destekten de memnunum ki bu da önemli bir etken.
Yaban hayatı fotoğrafçılığında hangi objektifleri tercih ediyorsunuz? Objektif seçimi yaparken hangi koşullarda neye göre kullandığınızı örneklendirebilir misiniz?
Hem geniş açı hem tele lensim var. Yaban hayatı fotoğrafçılığı; yüksek yerden ormanın veya gölün enginliğini çekmek değil. Orman içindeki bir mantarı ‘ormanın içinde bir mantar’ olarak çekebilmek bence. Bunu anlatmak. Ben 50-500 ile başlamıştım. 300 mm ile devam ediyorum. Bazen yetersiz kalsa da 300 mm tercih etme sebebim ilk sorularda bahsettiğim gibi kompozisyon halinde çekim yapmak isteyişim. 300’de bu mümkün. Ayrıca F2.8 önemli avantaj sağlıyor. Düşük ışıkta bile çekim yapma imkanı sunuyor ki bazen bu hayat kurtarıyor. Yaban hayatında herkes tele objektif ne kadar büyük olursa o kadar güzel fotoğraflar olacağını sanıyorlar ama bu doğru değil. Makine önemli etken ama yalnız başına değil. Tecrübe, doğayı ve hayvanları tanıma, ışığı kullanma ve biraz da şans olmalı.
© Alper Tüydeş – NIKON D500 + AF-S NIKKOR 300mm F2.8 ED VR II
© Alper Tüydeş – NIKON D500 + AF-S NIKKOR 300mm F2.8 ED VR II
Çekimlerinizi destekleyecek başka hangi ekipmanları kullanıyorsunuz? Bunlar size ne gibi kolaylıklar sağlıyor?
Teleconverter kullandığım çekimler oluyor. Özellikle açık alanda ve ışığın yeterli olduğu bir yerdeysem kullanmaya çalışıyorum. Fasulye torbam hem araçta hem yere yattığım kamuflajlarda bana büyük kolaylık sağlar. Kamuflaj örtüm de öyle. Ayaklığı gece manzara çekimlerinde kullanırım genelde. Kolay kolay ayaklıkla çekim yapmam yabanda çünkü oldukça kısıtlıyor hareket kabiliyetini. Pek çok kez ayaklık yüzünden çekemeyerek ürküp kaçmasına neden olduğum türler oldu. Flaş hiç kullanmıyorum artık. Onun yerine sürekli ışık bu bazen bir fener bazen de araba farı ile kısa süreli yapıyorum çekimlerimi artık. Bu kadar aslında.
Yaptığınız işlere yorumunuzu ne kadar katıyorsunuz?
Bazen arkadaşlarımın tesadüfen bir yerde karşılarına çıkan bir fotoğrafıma ’Bunu Alper çekmiştir dedim’ demeleri çok hoşuma gidiyor. İnsanları fotoğrafla etkilemek güzel şey. Buna elbette yorum katıyorum. Katmıyorum diyenin de farkında olmadan bir yorumu zaten vardır. Sadece o kendine özgü detayların yansımasının daha farkında değildir.
Çalışmalarınızda genel olarak kuşların sizin için apayrı bir yeri olduğunu görüyoruz. Bugüne kadar fotoğrafını çekmekten en keyif aldığınız kuş türü neydi?
Tek bir tür olarak daraltmak yerine kıyı kuşları demeyi seviyorum. Bataklık türleri izlemesi, doğallıkları ve yaşam alanlarıyla çok keyif aldığım türler. Kıyı kuşları, kum kuşları ve su kuşları diyelim biz ona.
© Alper Tüydeş – NIKON D7100 + AF-S NIKKOR 300mm F2.8 ED VR II
İlham aldığınız ve fotoğrafçılığınızı etkileyen kişi veya kişiler var mıdır?
Elbette var. Cansu Özcan Türkiye için önemli bir biyologdur ve beni hem kuş fotoğrafçısı hem kuş gözlemcisi olmamda büyük payı vardır. Dedem ve babamın hayata bakış açıları, iş, etik ve ahlaki değerlerine özenirim ve onları rol model alırım. Bunun yanında Ömer Furtun yaban fotoğraflarını ilgiyle takip ettiğim ve iş disiplinine, mükemmeliyetçiliğine, yaban hayatı fotoğrafçılığına ve doğaya bakış açısıyla örnek almaya çalıştığım rol modellerimden birisidir. Bunun yanında sosyal medyadan takip ettiğim Bence Mate, Olle Nilsson, Konsta Punkka gibi ilham aldığım fotoğrafçılar var.
Çekimlerinizde kompozisyon oluştururken nelere dikkat ediyorsunuz?
Elbette değer verdiğim bir şeydir bu. O çektiğim yaban hayvanını, bulunduğu ortamın ışığıyla, renk tonuyla, çevresinde yer alan taşlarıyla, ağaçlarıyla, kütükleriyle bir araya getirmeye çalışırım. Hatta bazen fotoğraflarımda esas objeyi saklarım. Yaprakların arasına, otların arkasında bir yerlerde olur ve bakan kişi onu sonradan fark edince ayrı bir keyif alır fotoğraftan. Tabi bu resim gibi bir şey değil kafanda düşündüğün şeyi fotoğrafa dökmek o kadar kolay değil.
© Alper Tüydeş – NIKON D7100 + AF-S NIKKOR 300mm F2.8 ED VR II
“WWF, DEKAMER, Birdlife International gibi sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte daha önce çalıştığınızı biliyoruz. Yakın zamanda başlayacağınız yeni bir projeniz veya gerçekleştirmeyi hayal ettiğiniz bir proje var mıdır?
Doğa Derneği ile güncel olarak çalışmaya devam ediyorum. Kitap projem vardı ve bu röportaj yapılırken ilk baskı elime ulaştı, kurumuş Ağaçlarla ilgili. Kafamda bir iki belgesel projesi ile birlikte sunuculuk ve fotoğraf kitabı projelerim var.
Yaban hayatı fotoğrafçılığı haricinde uğraştığınız ilginizi çeken başka alanlar var mıdır? Varsa, hangileri daha çok ilginizi çekiyor? Bize nedenleriyle bahsedebilir misiniz?
Tiyatro yapmayı çok severim. Ve bunu fırsat bulduğum an gerçekleştiriyorum da. Küçük çaplı oyunculuk denemelerim oldu. Karikatür çizdiğim bir dönem oldu. Ve etkinlikler, buluşmalar organize etmeyi ve insanlarla güzel şeyleri paylaşıp onları şaşırtmayı, eğlendirmeyi seviyorum. Kuyruklu yıldız gözlemi ve meteor yağmuru için yaşadığım şehre sosyal medya aracılığıyla yaptığım çağrı ile binlerce meraklıyı getirmiştim. Hele ki meteor yağmuru esnasında bu rakam bini buldu. Aynı zamanda, bu insanlarla etkinlik boyunca ilgilenip, mutlu ayrılmalarına vesile olduğum için ben de çok mutlu ve keyif alarak atlattım o etkinliği.
© Alper Tüydeş – NIKON D750 + AF-S NIKKOR 85mm F/1.8 G
“Zibidi” ve “Yaren Leylek” gibi insanları çok etkilemiş birçok hikâyeniz olduğunu biliyoruz. Henüz bilmeyenler için biraz bahseder misiniz?
Zibidi evimde beslediğim güvercinlerimin içinde anne babasının ilk yavrusuydu ve acemilikleri yüzünden kardeşi ölmüştü. Zibidi ismini verdiğim güvercin ise, ertesi gün kümesi kontrol ederken, kardeşi gibi onun da öldüğünü sandım. Kümesten çıkardım yere koydum. Evin dışına götürecekken o esnada gagasını hafifçe hareket ettirdiğini fark edip hemen eve aldım. Soğuktan kaskatı kesilmiş ve ölmek üzereydi. Kaloriferin üstüne koyup bekledim. Yarım saat sonra kendine geldi ve böylece maceramız başladı. Elle besledim onu her gün fakat 1 hafta sonra daha önce planladığım Doğu turuna çıkacaktım. Mecbur, özel ilgi gerektiği için yanımda götürdüm. Nevşehir, Kayseri, Malatya, Diyarbakır, Antep, Urfa, Adıyaman, Konya, Ankara tüm bu illeri onunla gezdim. Fotoğraf ve günlük programı, takipçilerimle de paylaşınca kitlesi oluştu Zibidi’nin. Öyle ki Diyarbakır Valisi makamına çağırdı bu sebeple bizi. Gittiğimiz hotellerde Zibidi’yi tanıyanlar bile oldu. Çok güzel anılarla döndük. Zibidi şu an kümeste ve mutlu. Artık kendi beslenip uçabiliyor.
© Alper Tüydeş – NIKON D500 + AF-S NIKKOR 300mm F2.8 ED VR II
Yaren Leylek ise her yıl baharda göçten dönüp Eskikaraağaç Leylek Köyü’ndeki yuvasına konuyor ve ertesi gün Adem Amca’nın kayığına konup onunla balığa çıkıyor. Birbirleriyle dost olmuşlar ve bu 10 yıldır böyle. Çok ilginç bir hikaye. Sonbaharda Yaren Afrika’ya göç ediyor, bu sebeple 6 ay ayrılar. Fakat sonra yine buluşuyorlar, unutmuyorlar birbirlerini. Gerçekten çok özel bir ilişki.
Yaban hayatı fotoğrafçılığında dikkat edilmesi gereken teknik ve etik unsurlar nelerdir?
Güzel bir soru, buna değinmek güzel olacak. Kuşları öğrenmemde en önemli etkenlerden birisi olan trakuş.org’un “3Y Kuralı” vardı. Yaralı, Yavru ve Yuva fotoğrafı çekmemeyi istiyordu bizden. Hayvanı yuvasında, yavrusuyla yani en hassas zamanında rahatsız etmekten kaçınmamız için. Bunun istisna örnekleri var. Şehir yakınına, bahçeye yuva yapan kuşlar vb. yaban hayvanları oluyor. Fakat hayvan insandan kaçıp dağ başına yuva yapıyorken fotoğraf çekmek için o yuvanın yanına kurulup saatlerce annenin gelmesini beklemek. Kuş sizi fark etse bile yavruları orada olduğu için bölgeden ayrılmıyor. Bu durumda hayvanın zaafını kötüye kullanmış oluyoruz. Yavrularını bırakmak, yavruları düşürmek ve o bölgeyi üremek için kullanmamaya kadar gider bunun sonuçları. Özellikle yırtıcı kuşlarda, bu çok yapılıyor maalesef. Kuşta odaklamanın göze yapılması ve göz hizasından çekilmesi gibi 2 ana faktör var. Gerisi aslında fotoğrafçının sanatına da bakıyor biraz. Ama iki kritik madde bunlardır.
© Alper Tüydeş – NIKON D500 + AF-S NIKKOR 300mm F2.8 ED VR II
© Alper Tüydeş – NIKON D500 + AF-S NIKKOR 300mm F2.8 ED VR II
Yaban hayatı fotoğrafçılığına adım atmak isteyenlere ne gibi tavsiyeler verirsiniz?
Kurslar, tabii ki gelişmek için önemli ama bir yerden de başlayıp sıkça pratik yapsınlar. Herkes bilmeden makine almayayım diye düşünüyor. Alın ve çeke çeke öğrenin. Asla bir kursa gitmedim. Tek bir ders veya eğitime katılmadım fotoğrafçılıkla ilgili. Bence korkmasınlar, en geç 1 yılda kendi kendilerine bile öğrenebilirler. Tabi kursa gitmesinler demiyorum burada. Ben kursa gitmediğim için 2 yıl boyunca ISO 1000 de çekim yaptım gece gündüz. Yani eğitim ile daha erken öğrenebilirsiniz fotoğrafçılığı. Yeni arkadaşlara tavsiyem budur.
Ege Demirağ
05.06.1999 İzmir / Karşıyaka doğumlu. Bilkent Üniversitesi İletişim ve Tasarım Bölümü’nde eğitimine devam ediyor.
Lise yıllarında etkinlik fotoğrafçılığı yaparak başladığı fotoğraf serüvenini hala sürdüyor.
Karfo Karacasulu Dış Tic. A.Ş. ‘de stajyer olarak çalışıyor.